ÜLKÜCÜLERE ALTIN TAVSİYELER (SEYFULLAH TÜRKSOY)

Ülkücülere altın tavsiyeler!..

70’li yıllar ülkücülüğün sembolleştiği bir dönemdi. Komünistlere, devrimcilere karşı direnişin adıydı. 12 Eylül 1980 askeri darbesini yapanlar ülkücü, devrimci ayırımı yapmadı..Hepsini ezdi geçti!..

İdamlarda da, işkencelerde de çok adaletli davrandı! Her iki kesimden de aynı oranda genci sallandırdı!.. Benzer işkence aletleri kullanıldı! Mamak cezaevinde işkence gören ülkücülerin ahı
Arşa dayandı!..


(Milliyetçi geçinen bazı provokatör tipler utanmadan yine darbe çığırtkanlığı yapıyor)


Geçen süreçte yeniden toparlandı ülkücüler!.. Bugün de varlıklarını sürdürüyorlar. 50 yıllık bir geçmişi olmasına rağmen, Ülkücü Hareket bana göre,bugün olması gereken noktada değil.
Toplumda iyi bir imaj oluşturulamadı. Ülkücülerin adının çetebaşlarıyla, ajan provokatörlerle, kabadayılarla birlikte anılması tek kelimeyle rezalettir!..


Ülkücüler hiçbir sosyal, kültürel, siyasi konuda etkili olamıyor. Çok büyük bir vatansever kitlenin enerjisi “ucuz politik” manevralar için harcanıyor. Oysa politika rüzgarı geçici, hizmet kalıcıdır!
Vatan, millet sevgisi, Türk Dünyası gibi konularda duyarlılığından emin olduğum ülkücü gençliğin “titreyip kendine dönmesi” gerekir. Türk Dünyası konusunda az çok kalem oynatan bir gazeteci olarak, ülkücü gençliğe, Ülkü Ocakları’na naçizane birkaç tavsiyem olacak. Sıralayacağım maddeleri hayat felsefesi yapsalar tarih onların adını altın harflerle yazar, Türk dünyası’na da sözde değil özde hizmet etmiş olurlar.

Bunları yazdığım için beni de “hain” diye nitelerlerse bu da onların bileceği bir iştir. Açık sözlü ve açık yürekli bir “seyyah” olarak ben sadece doğruları söylüyorum.

BUNLARI UNUTMAYIN

1- Enerjinizi basit konularla harcamayın. Büyük düşünün. Türklüğü sadece Türkiye’den ibaret sanmayın. Balkanlar’ı, Kafkaslar’ı, Orta Asya’yı hayal edin. Bu bölgeleri tanımaya çalışın.


2- Bazı provokatör sahtekarların oyununa gelip siyaset uğruna herkesi “hain” ilan etmeyin. Sonuçta bu memleket bizim ve hepimiz kardeşiz.


3- Deniz Feneri, Kimse Yok mu Derneği, Akut gibi çeşitli yardımlaşma ve dayanışma örgütleri oluşturun. Organize olun. Siz eğer bu konuda samimiyetle hareket ederseniz, yardımsever Anadolu insanının çığ gibi yardımını, desteğini hissedeceksiniz. Anadolu halkı bir toplulukta samimiyet gördüğü an, maddi ve manevi hiçbir fedakarlıktan kaçınmıyor.

4- Güçlü dayanışma grupları kurarak Türk Dünyası’nın muhtelif yerlerini ziyaret edin. Yardıma muhtaç soydaşlarımıza yardımınızı, şefkatinizi, içten bir tebessümünüzü ulaştırın.


5- Kırgızistan’a yolunuz düşerse, bir yetimhaneye uğrayın. Şeker, çikolata, oyuncak nedir bilmeyen bu öksüz yavrulara yardım elinizi uzatın. Bir baba gibi, bir anne gibi, bir kardeş gibi…


6- Azerbaycan’a yolunuz düşerse tren vagonlarında yaşamak zorunda olan çilekeş dedelerimizi, ninelerimizi, Karabağ gazilerimizi unutmayın. Yardımlarınızla birlikte kalbinizin sıcaklığını da o kardeşlerimize çattırın.


7- Gürcistan’a uğramamazlık etmeyin. Tiflis’in yanıbaşında Borçalı’da yüzlerce Oğuz-Karapapak köyü göreceksiniz. Dağ gibi onurlu, ay gibi güzel, kar gibi namuslu-şerefli insanlar tanıyacaksınız. Onların arasında çok perişan, çok gariban binlerce insan var. Siz onlara herhangi bir yardım
yapmasanız bile, ziyaretiniz bu soydaşlarımıza bayram duygusu yaşatacaktır… Türkiye’nin yanıbaşında, gözlerden uzak bu diyarda Dede Korkut geleneği olan saz ve söz ustaları sizleri hayalen Turan’a götürecek. Sizin varlığınız ise onlara sarsılmaz bir güç ve moral verecek...


8- Kafkasları da ihmal etmeyin Balkanları da.. Örneğin Makedonya’da ******’ün Ata Ocağı diye bilinen Kocacık köyünü mutlaka görün. Dağların yamacında kurulan Kocacık’ta ve etrafındaki diğer köylerde tertemiz Yörük Türkmenler görürsünüz. Tam 600 yıldır bu topraklarda yaşıyorlar. Genç
kızların, gelinlerin, ninelerin kıyafetlerinin Anadolu’dakilerle aynı olduğunu fark edeceksiniz. Temiz bir Anadolu Türkçesiyle konuşan bu insanları dinledikçe bin ah işiteceksiniz. Dayanışmanın bereketiyle çok güzel izler, nişaneler bırakabilirsiniz.


9- Gidilecek görülecek yardım ve şefkat ulaştırılacak çok yer var. Siz gönlünüzün ve dayanışmanızın büyüklüğü ölçüsünde Altay’a, Hakas’a, Tuva’ya kadar gidebilirsiniz. Kerkük’ü, Musul’u, Sincan’ı, Kaşgar’ı, Türkistan'ı, Mohaçkale’yi, Karaçay’ı, Ahıska’yı ve yüzlerce Türk yurdunu imkanınız ölçüsünde tanımaya çalışın. Gönül köprüleri kurmaya çalışın… Bazı Türk yurtlarında Hıristiyanlaştırılan, dinsizleştirilen, asimile edilen soydaşlarımızla kucaklaşın. Onlara “Türk”ü hatırlatın; moral aşılayın!


10- Bazı grupları eleştirmek yerine, eğitim alanında kalıcı hizmetler üretmeye çalışın. Okullar, dershaneler açın. Türklüğün lafını değil, özünü genç neslin dimağına yazın.


11- Sembollerle, sloganlarla, kabadayılıkla; hizipçi, bölücü siyasi zihniyetle değil; Türklük ülküsü ve İslam kültürüyle hareket edin. İnsanlar size imrensin. Sizi örnek alsın…


12- Türklüğü hiçbir zaman bir siyasi partinin tekelinde görmeyin. Bu mantıkla hareket ederseniz Türk Dünyası’nın hiçbir köşesinde başarılı olmanız mümkün değil…


13- Türk ve dünya tarihi konusunda kendinizi geliştirin. Genel kültürünüzü artırın. Sanatı, kültürü, okumayı, nezaketi önemseyin.


14- En önemlisi de, hangi Türk yurduna giderseniz gidin, Türkiye’yi aşağılayan, küçük düşüren laflar etmeyin. Türkiye’yi yöneten insanlara hakaret etmeyin. Bunun oradaki soydaşlarımız üzerinde çok yıkıcı tesiri oluyor. Türkiye her şeye rağmen, Türk Dünyası’nın en gelişmiş, en medeni, en
demokratik, en iyi ülkesidir. Bu coğrafyadaki 15 yıllık tecrübeme dayanarak bunu söylüyorum. Ülkemizin kıymetini iyi bilelim.


15- Sıraladığım tavsiyelerin birkaçının yerine getirilmesi bile, Ülkücüleri, Türk Dünyası’nın muhabbet fedaileri yapacaktır. Bu büyük vatansever gençliğe yakışanın da bu olduğunu düşünüyorum. Ne yazık ki organizasyonsuzluk, yöneticilerin çapsızlığı ve ucuz politikalar yüzünden
büyük bir enerji potansiyeli boşa harcanıyor. Tıpkı güçlü ve coşkun bir nehrin boşa akması gibi!…


Seyfullah Türksoy