TİYANŞAN
Would you like to react to this message? Create an account in a few clicks or log in to continue.

TİYANŞAN

Ükücülüğü ve Ülküdaşlığı Tatmak İçin...
 
Anasayfa::.ANASAYFA.::AramaLatest imagesKayıt OlGiriş yapBAŞBUĞ

 

 TÜRKİYE'NİN YENİDEN KURULUŞU-1

Aşağa gitmek 
YazarMesaj
Gökberk TİYANŞAN
REİS
REİS
Gökberk TİYANŞAN


Erkek
Mesaj Sayısı : 606
Yaş : 39
NERDEN : İstanbul
KİŞİSEL MESAJ : Konu Ekleyen Ülküdaşlarımıza Teşekkür Etmeyi Unutmayın..!
Kayıt tarihi : 31/07/08

TÜRKİYE'NİN YENİDEN KURULUŞU-1 Empty
MesajKonu: TÜRKİYE'NİN YENİDEN KURULUŞU-1   TÜRKİYE'NİN YENİDEN KURULUŞU-1 Icon_minitimeSalı Ağus. 19, 2008 12:07 am

TÜRKİYE'NİN YENİDEN KURULUŞU

Türkiye Cumhuriyeti, aşağı yukarı 3000 yıllık bir milletin 22 yüzyıldan beri aralıksız var olan devletinin bugünkü adıdır.

Karanlık olan en eski çağları bırakırsak, tarihimiz, Makedonyalı İskender’in milattan önce 4. yüzyılda, Türkelleri’nin batısı demek olan Maveraünnehir’e saldırışı ve yaptığı kırgınlar dolayısıyla daha doğuya çekilen atalarımızın Kuzey Çin’de doğudan batıya doğru kurduğu devletlerle başlar. Tanrıkut Mete (veya Motun) milattan önce 209–174 arasında bu devletleri birleştirerek Türk birliğini sağlar, yasaları ve teşkilatı ile Türk Milleti’ni yaratır. Ondan sonrası dışarıda düşmanlara, içeride tabiata ve afetlere karşı savaşın hikâyesidir. Bu arada iç kavgalar, boylar ve uruklar arasındaki çekişmeler ve bu çekişmeler sonundaki hanedan değişiklikleri de tabloyu tamamlar.

Tanrıkut’un Kunlar’ı dört asır sonra hâkimiyeti Siyenpi – Tabgaçlar’a bırakıp anayurt tarih sahnesinden çekilirler. Çoğu yeni hâkimlerin adını alır. Kalanı, batıya doğru ilerleyip nihayet Atillâ ile Avrupa’yı allak bullak eder. Siyenpi – Tabgaçlar’ın yerine geçen Aparlar’ı da Gök Türk'ler devirdikten sonra milletimizin adı artık “Türk” olarak kesinleşip günümüze kadar gelir.

Devletin sınırları Mançurya’dan Hazar kuzeyine ve Urallar’ın batısına kadar uzanmaktadır. Bazen batıda daha ileri gittiği bazen de devlete başkaldıran bir kısım Türk'ler’in resmî devleti tanımayarak ayrı bir devlet halinde yaşadıkları görülür. Fakat bunlar geçicidir ve vatanın büyüklüğünden doğmaktadır.

Bütün tarihimiz boyunca bir hanedan kanunumuzun bulunmayışı, ölen kağandan sonra başa kimin geçeceğinin bir türlü tespit edilemeyişi gibi millî bir kusur yüzünden doğan prenslerin taht kavgaları nihayet, devletin, hanedanın ortak malı olduğu prensibini doğurur. Böylelikle bazen büyük devlette birkaç imparator birden hüküm sürmekte, fakat bir tanesi, ismen bile olsa ötekilerden büyüğü, metbuu tanınmaktadır. Bu merkeziyetsizliğin tipik örneklerini bilhassa devletin çok geniş topraklara hâkim olduğu Gök Türk, Karahanlı, Selçuklu ve Cengizli çağlarında görürüz.

Aslında devlet tektir. Hatta birbiriyle çarpışan iki Türk devletinde bile biri, ötekinin daha büyük ve aslî devlet olduğunu tanımaktadır. Osmanlılardan İkinci Murad zamanında yazılan “takvim” şeklindeki bir tarihte Müslüman olmayan Cengiz, Ögedey, Güyük, Mengü ve Hülegü’nün rahmetle anılması Türklerdeki tek devlet prensibinin ifadesidir. Çarpışanlar “devletler” değil “hanedanlar”dır.

Bu sebeple Selçuk hanedanının Anadolu’da hüküm süren kısmına Türkiye Selçukluları deyip onu ayrı ve bağımsız bir devlet saymak büyük yanlıştır. Anadolu Selçukluları, Başkent Merv, Rey veya Isfahan’dan idare olunan büyük imparatorluğun büyük bir eyaletidir. Devlet, hanedanın ortak malı olduğu için bu devletin bir bölümünün başındadırlar ve anadevletteki imparatoru metbuu tanımışlardır.

İlhanlılar’ın Anadolu’ya hâkim olmaları da büyük devletteki bir hanedan değişikliği olayıdır. Karaman beylerinin İlhanlılar’la çarpışması yabancı bir müstevliye karşı millî bir ayaklanma değil, Almanya tarihinde de örneklerini gördüğümüz bir küçük hükümdarın ihtiras ve nüfuz hareketidir. Aynı Karamanlılar, aynı şekildeki hareketleri Osmanlılar’a karşı da yapmışlar, Osmanlı – Karaman vuruşması pek kanlı ve çirkin safhalar göstermiştir.

Osmanlılar Kırım’a, bir aralık Kazan’a da hâkim olmuşlar, fakat Türkistan’ı ele geçirememişlerdir. Bunun başlıca sebebi Azerbaycan ve İran’a hâkim olan Türklerin Şiîliği kabul ederek Türk tarihine mezhep kavgasını sokmalarıdır. Safevîler’in Şiilik taassubu olmasaydı Türkistan’daki Özbek Hanlıkları da Osmanlı hâkimiyetini kabullenecek ve birlik yalnız duygu alanında değil, idarede de gerçekleşerek devam edecekti.

Bugünkü Türkiye, Türk tarihinin varisi ve devam ettiricisidir. İlerdeki Türk Birliğini de yine Türkiye Cumhuriyeti kuracaktır.

Fakat bugünkü görünüşüyle, Türk’ün, tarihin bütün zamanları içinde görülmemiş bir takım manevî hastalıklarla illetli olduğu meydandadır. Türk'ler, tarihte pek korkunç kıtlıklar, kırgınlar ve felaketler görüp geçirdiler. Ölü insan ve hayvan kemiklerini un haline getirip yiyecek kadar acıklı anlar yaşadılar. Fakat millî ruh ayakta olduğu için bu korkunç felaketleri atlattılar.


Bugün ise dış tesirler ve içerden bulunan yardakçılarla millî ruh baltalanmıştır. İşin en acıklı tarafı, hükümet başında bulunanların bu yıkıcılığa karşı kayıtsız davranmaları, tehlikeyi görememeleridir. Eskiden ana prensip “büyümek ve başka milletlere hâkim olmak”tı. Şimdiki prensip “yabancıları güçlendirmek, içerde gürültü çıkarmamak, her şeyi örtbas etmek” olmuştur.

İnsanî düşünceler ne kadar ilerlerse ilerlesin, dünya, milletlerin savaş alanı olmakta devam edecektir. Bu bir sosyal kanundur. Edebiyat ve felsefeyle bu kanun değişmez. Bütün dünyada, insaniyetten bahseden milletlerin veya partilerin, kuvvet kazandıkları zaman kendi prensiplerine nasıl sırt çevirdiklerini görüyoruz. Rusya, Amerika’nın Vietnam’da asker bulundurmasını “tecavüz” diye ilan ederken Çekoslovakya’yı istiladan asla utanç duymuyor. Birçok başka devletin tutumu da aynıdır.


Bizim konumuz Türkiye olduğu için, dışarıdan fazla örnek vermeden kendi devletimizden bahse başlayacağız:

Bugün, uzun Türk tarihinde ilk defa olarak, devlet başkanlığı etmiş bir adamın, devleti yıkmak ve yabancılara bağlamak isteyen vatan hainlerini idamdan kurtarmak teşebbüsünde bulunduğunu görüyoruz. Bu bir tek örnek bile çok mühim bir hastalığın ârâzıdır. Bu çirkin davranış anayasaya dayanılarak yapılmaktadır. Bu da anayasanın eksik yönlerinin bulunduğunu gösterir.[/b]

Bu memleketin bir senatörü bazmorfin kaçakçılığından Fransa’da tutuklanmıştır. Bu memleketin bir kültür bakanı, komünizmin son kurtuluş çaresi olduğunu söyleyen birisiyle, doğuda Ermenilere toprak vermek isteyen başka birisine kültür ödülü vermiştir.

Bu memlekette insanları bir açgözlülük bürümüştür. Çabuk ve kolay kazanç için kaçakçılık, hırsızlık, dolandırıcılık, cinayet bol bol yapılmaktadır.

Yoksul veya orta halli bir hayata razı olmayan birçok genç kız evinden kaçarak fuhuş yuvalarına düşmektedir.

Gazeteler, evlerinden kaçan genç kız ve oğlanların babaları, anaları tarafından çağırıldığını gösteren ilanlarla doludur.

Disiplin ve kanunlara, nizamlara saygı kalmamıştır.

Bu memleket geri zekalılarla, delilerle, ruh hastalarıyla doludur.

Ne belediye nizamları, ne devlet kanunları yürümektedir.


Bu saydıklarım, çöküntünün manevî yönleridir. Bir de maddî ve tabiata ait olanları var: Toprak kayması yüzünden, milyonlarca tonla ifade edilen toprak her yıl denizlere dökülmektedir. Ormanlar tarla açmak için kasten yakılarak memleket çölleştirilmektedir. 1960’ta uçakla İstanbul’dan Ankara’ya yaptığım bir yolculukta ormansız, yeşilliksiz bir çöl seyrettim. 1931’de çam ormanlarıyla kaplı gördüğüm Bolu dağları çevresini 1960’ta otobüsle yaptığım İstanbul’a dönüş yolculuğumda bomboş buldum.

Büyük şehirler, hele “dünya incisi” denen İstanbul milyarlarca liralık şeddadi binalarla tahrip edilmektedir. İstanbul’a “iri bir köy” diyorlar. Köy bile değil de sokakları, yapıları ile güneşsiz, ağaçsız bir manastırhane...

Haydarpaşa ile Pendik arası tek bir şehir haline gelmiştir. Bu iki istasyon arasında trenle bir banliyö yolculuğu yapanlar, demiryolu boyunca 3 metre aralıkla yapılmış 4–5 katlı koca apartmanlar göreceklerdir. Hâlbuki belediye nizamlarına göre banliyöde bunun 6 metre olması lazımdır. Bunca inşaat suçunu belediye mühendisleri neden müfettiş göndererek sorumluları araştırmamıştır? Burada her suç, yapanın yanına kar mı kalacaktır? Bu suçlar neden işlenmektedir?


Sayfa başına dön Aşağa gitmek
http://tiyansan.hareketforum.com
 
TÜRKİYE'NİN YENİDEN KURULUŞU-1
Sayfa başına dön 
1 sayfadaki 1 sayfası
 Similar topics
-

Bu forumun müsaadesi var:Bu forumdaki mesajlara cevap veremezsiniz
TİYANŞAN :: TÜRK DÜNYASI :: TÜRKÇÜ KALEMLER-
Buraya geçin: