Bugün internette dolaşan birkaç şiiri hariç bu ülkenin kurucusu Yüce ******’e ait kendi iç dünyasına ait tek bir satır okudunuz mu? Ya da Batılıların ‘Muhteşem Süleyman’ dedikleri Kanuni Sultan Süleyman’a ait, “Olmaya devlet cihanda bir nefes sıhhat gibi” mısrasını içeren bölümü hariç hiçbir şiirini ya da kitabını görüp, okuyan var mı?
****** tarih kitaplarında kalmış, istediğiniz Türk bilim adamının yazdığı eserlerin listesine bir bakın. Göreceksiniz ki, ya günümüze kadar gelebilmiş bir kitapları yok. Ya da bir iki tanesi kalmış, fakat onlar da muhtemelen, ya Paris’te, ya Roma’da, ya Londra’da ya da Washington’da bir müzenin tozlu raflarında bulunuyor… O çok bilinen ve dini yayınlar arasında satılan kitapların dahi ne yazık ki, çoğunun orijinal nüshaları yurt dışında… Bize; kendilerince (!) tercüme edip edip, gönderiyorlar… Ya da yakın tarihimizde baskısı yapılmış, bir dönem piyasada satılmış ve tükenmiş Türk Milleti için önemli anahtarlar içeren kitaplar var. Yazarları son yüzyıl içinde vefat etmiş… Onların ‘yok satan’ kitaplarının niçin yeni baskısı yapılmaz sizce? Dahası devletimizin kurucusu, ******’ün dahi yazdığı onca eserden bugün kaç tanesini piyasa da bulabilirsiniz? “Nutuk” dışında piyasada satılmakta olan bir kitabı var mı? Nerde ‘Tarih Kitabı’, nerede ‘Yurttaşlık Bilgileri’?
Ama Batılı bilmem hangi düşünürün, yazarın, devlet adamının; kitaplarını belki de defalarca okumuşuzdur değil mi? Onların gözüyle dünyayı görmeye başlamışızdır…
Okulda iken İngilizce hocalarımızın bize sık sık tekrarladıkları bir söz vardı: “İngiliz gibi düşünün!” ya da “İngilizce düşünün!” Ki İngilizce’yi daha kolay öğrenebilesiniz… ‘İngiliz gibi düşünmek’ nasıl olur? Bence esas üzerinde düşünülmesi gereken mevzu bu! Dünyaya bir İngiliz’in, Rus’un, Fransız’ın, İtalyan’ın ve hatta Yahudi’nin gözüyle bakmak… Ama Türk gibi düşünememek! Zaten bütün sıkıntımız da bu değil mi?
Bakın kaçaklar nasıl da ortaya çıkıyor! Türk dış politikasına bakarken, Amerikalı gibi düşünen. Ekonomide İngiliz gibi düşünen. Hukukta Fransız gibi düşünen. Sanayide Alman gibi düşünen. Kültürde İtalyan gibi düşünen. Dini konularda İranlı, Amerikalı ya da Mısırlı gibi düşünen. Hatta eğlence sektöründe Yunanlı gibi düşünen bu millet; merak ediyorum, ne zaman fırsat bulup da hayata ‘Türk gibi düşünerek’ bakıyor! Bir ara birileri bir slogan çıkartması yapıp arabalara yapıştırmak üzere dağıtıyordu: “Vatandaş, Türkçe konuş, Türkçe düşün!” diye… Ne kadar da doğruymuş!
Bundan yaklaşık on yıl evvel de bir Amerikan kamuoyu araştırma şirketi Türkiye’de bir anket düzenlemişti. O yıllarda gazetelerde de manşet olmuştu, mutlaka hatırlayacaksınız…Anketörler Türkiye’nin muhtelif illerinde vatandaşlara soruyorlar:
“Günde ne kadar kendinizi Türk hissediyorsunuz” diye. Cevaplar yanlış hatırlamıyorsam, 5-6 saat, 1-2 saat, 15-20 dakika, birkaç dakika, bazen ve hiçbir zaman gibi ifadeler oluşturuyordu. Sonuçta ortalama; günde 1-2 saat çıkmıştı da, Amerikan firması ‘Türk'ler aşırı milliyetçi’ diye açıklama yapmıştı.
Kendimizi bilmiyoruz! Gerçekten bilmiyoruz. En çok okuyanımız, eskinin tabiri ile tahsil yapanımız, en cahilimiz oluyor ne yazık ki… Çünkü artık Türk gibi düşünemiyor. Kendi toplumuna yabancılaşıyoruz. İşte üniversitelerimiz ve mezunlarımızın hali ortada. Kendi milletine, Devletine, Ordusuna güvenmiyor hatta kendisine bile güvenmiyor… Kendi kendimize yabancı, milletine yabancı bir toplum olduk çıktık!
Osmanlı tarihini sadece savaş tarihi olarak, o da yarım yamalak okuyoruz. Selçuklu dönemi ise nerede ise hiç yok! Ya ondan öncesi… Ya medeniyetimiz, insanlığımız, sanatımız, icatlarımız, dinimiz, kültürümüz kısacası her şeyimiz nerede? Kendimize Batılı gözle bakıp, onların değer yargıları ile kendimizi ölçtüğümüz müddetçe de bu yabancılık devam edecek. Çünkü ölçümüz yanlış. Ortada ‘bir metre’ yok. Binlerce metre var. Ama bir metre yok. Metre diye elimize aldıklarımız ya 99 cm, ya 101, ya da 98cm. Ama 100 cm’lik metre yok!
Olmayınca da dünyadaki olayları, toplumumuzdaki olayları, çevremizdeki insanlarla olan ilişkilerimizi hep yanlış ölçüyoruz. Hep yanlış sonuçlar çıkıyor. Önce ‘Türk’ olduğumuzun bilincine varalım, gerisi kolay…
Yaşar BİNİCİOVAT